"Kanuni devrinin iki büyük siyaset yapıcısı, iki devlet adamı vardır. Biri Veziriazam İbrahim Paşa, diğeri de vezir, Kaptanıderya Barbaros Hayreddin Paşa"
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İdris Bostan, Barbaros Hayreddin Paşa'nın Midilli adasında dünyaya geldiğini ve Osmanlı Devletinde 2. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve özellikle Kanuni Sultan Süleyman devirlerinde etkili olduğunu söyledi.
Asıl adı Hızır olan Hayreddin Paşa'nın kardeşi Oruç Reis'le birlikte önceleri Rodos Şövalyelerine karşı verdikleri mücadele dolayısıyla haklı bir üne kavuştuklarını ifade eden Bostan, Barbaros unvanına önce Oruç Reis'in sahip olduğunu, onun ölümünün ardından bu unvanın bütün Akdeniz dünyasında Hayreddin Paşa için kullanıldığını dile getirdi.
SULTAN SÜLEYMAN VEZİR ONU VEZİR YAPIYOR
"Barbaros, Akdeniz'de gezen bütün Hristiyan gemilerine ya da sahillerine akın yapıp yağmalıyor. Kuzey Afrika'da önemli bir egemenlik kuruyor. Bu arada Tunuslular da mücadele ediyor. Kanuni Sultan Süleyman padişah olunca Akdeniz'e yeniden bir düzen vermek amacıyla ve Barbaros'un denizcilik bilgisinden istifade etmek için 1533’de İstanbul'a davet ediyor. İstanbul'a döner dönmez de Kanuni onu vezir yapıyor ve divan toplantılarına iştirak ediyor." diye konuştu.
BARBAROS DENİZDEN SULTAN SÜLEYMAN KARADAN
Bostan, şöyle devam etti: "Barbaros,1534 senesinin kış ve baharını gemi inşasıyla geçiriyor. İspanya baskısı altındaki Tunus’a gidiyor. Daha önce Malta'ya sürülen Rodos Şövalyeleri ile mücadele ediyor. 1538 yılında Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanmasını Preveze'de mağlup ediyor. O sırada Kanuni Sultan Süleyman da kara ordusuyla Boğdan'da Bender kalesini fethediyor, bir başka donanma Hadım Süleyman Paşa komutasında Kızıldeniz’den hareket ederek, Portekiz’e karşı Hindistan’a sefer düzenliyordu.''
PREVEZE İLE AVRUPALILAR 'OSMANLI ASLA YENİLEMEZ' ANLAYIŞINA KAPILDI
"Preveze Avrupa nezdinde en önemli zaferdir. Preveze ile Avrupalılar, 'Osmanlı asla yenilemez.' anlayışına kapıldı. Osmanlı'yı aslında büyük yapan denizlerdeki zaferlerdir. Her sene 100'den fazla yeni gemiyi Akdeniz'e çıkartıyordu. Bu yüzden başka devletler Osmanlı'nın gücüne erişemiyor ve egemenliğini kabul ediyordu."