Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği (ASYOD) tarafından gerçekleştirilen Uluslararası Katılımlı Ulusal Akciğer Sağlığı Kongresi (UASK) 2023, Antalya’nın turizm bölgesi Belek’te bir otelde devam ediyor.
Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği (ASYOD) tarafından gerçekleştirilen Uluslararası Katılımlı Ulusal Akciğer Sağlığı Kongresi (UASK) 2023, Antalya'nın turizm bölgesi Belek'te bir otelde devam ediyor. Kongre çerçevesinde alanında uzman isimlerin katılımı ile basın toplantısı düzenlendi. Toplantının açılış konuşmasını yapan UASK 2023 Kongre Başkanı Prof. Dr. Nuri Tutar, “6 Şubat 2023 tarihinde iki büyük depremle sarsıldık. Tüm ülke olarak yaşamış olduğumuz bu büyük felaketin yaralarını sarmaya çalıştığımız bugünlerde kalbimiz buruk olsa da ülkemizdeki ilim ve bilimi geliştirmek adına bir araya geldik. Kongre bilimsel programımızda kongre konularımızı belirlerken, sahada çalışan uzmanlarımızın, asistanlarımızın poliklinikte, klinikte hastalarını yönetirken ihtiyaç duyacağı konuları esas aldık. Avrupa ve ABD'de hands-on başlığı altında yapılan, katılımcıların cihazları kullanabildiği, gerçek pratiğe yönelik kurslar, asistan ve uzman odaları ile konunun uzmanından birebir öğrenebileceğiniz bir program hazırladık. Amacımız, doktor arkadaşlarımızın mesleki gelişimine katkıda bulunarak ülkemizdeki göğüs hastalıkları alanındaki sağlık hizmeti kalitesini arttırmaktır. Kongremizin ana salonlarını ücretsiz olarak online hizmete açarak, deprem dahil herhangi bir sebeple gelemeyen meslek arkadaşlarımızın bu günlük bilgileri takip etmesi için imkan sunmaya çalıştık” dedi.
Kongreye bin 500 katılımcı olduğu bilgisini veren Tutar, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bunlardan 186 kişiye derneğimiz olarak burs verdik. Toplamda 216 sözlü bildiri ve 273 poster bildirisi sunulacaktır. Kongremizin ilk gününde 11 adet kurs eşzamanlı olarak yapıldı. Bugünden itibaren 3 gün boyunca 4 salonda son yıllarda yapılan çalışmaları, son yayınlanan rehberleri, rehberlerin alanımıza katkılarını tartışacağımız 44 oturum olacak. Bu oturumlara farklı ülkelerden toplamda 13 yabancı konuşmacı, 262 yerli konuşmacı bilimsel katkı sağlayacak. Ayrıca asistanlarımız kendileri için özel olarak hazırladığımız üç ayrı asistan odasında konularında deneyimli hocalardan eğitim alabilecekler. 5 adet atölye çalışması ile çeşitli konuları simülasyonlar ve pratik uygulamalar ile pekiştirmiş olacağız.”
“Yaşadığımız bu felaketi hep birlikte en kısa sürede atlatmayı temenni ediyoruz”
ASYOD Başkanı Ahmet Emin Erbaycu ise, “Yaklaşık 3 bin üyemiz ile hem tıbbi hizmet hem de etkinlikler yapıyoruz. Cumhuriyetimizin 100. yılında derneğimizin 8. kongresini gerçekleştirmenin mutluluk ve heyecanını yaşıyoruz. Diğer yandan uzun bir pandemi döneminin ardından ülkemizi sarsan çok büyük bir depremin acısını hissediyoruz. Yaşadığımız bu felaketi hep birlikte en kısa sürede atlatmayı temenni ediyoruz. Binlerce hekimimiz bölgede görev yapmaya devam ediyorlar. Kongre programına deprem sonrası dönemde karşılaşacağımız akciğer problemlerini konuşacağımız bir oturumu da ekledik. Her yıl olduğu gibi bu yıl da kongre ortamında akciğer sağlığı ve akciğer hastalıkları ile ilgili günlük bilgileri, gelişen sağlık teknolojisini ve yeni tedavileri konuşuyor olacağız” ifadelerini kullandı.
30 sözlü bildiri ve 12 poster oturum olmak üzere 105 oturum yapılacak
Konuşmasına depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dileyerek başlayan Kongre Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Mehmet Bayram, kongrenin 11 kurs, 9 konferans, 19 panel, 5 olgu konseyi, 5 yuvarlak masa, 5 atölye çalışmaları, 5 asistan odaları, 30 sözlü bildirim ve 12 poster oturumlar olmak üzere 105 oturumdan oluştuğunu sözlerine ekledi. Bayram, “Kongre komitesi olarak oturumlarımızın konularını seçerken, sahada görev yapan hekimlerimizin günlük hayatta karşılaştıkları sorunların çözümü odaklı olması için özellikle dikkat ettik. Tanısında, tedavisinde zorlanılan hastalıkları ya da yeni gelişmiş olan tanı, tedavi yöntemlerinin rehberler ve büyük çalışmalar gibi günlük bilimsel verilerle değerlendirilmesine gayret ettik” dedi.
Kongrede ele alınacak konular
Bayram, kongrede ele alınacak konuları ise şu şekilde açıkladı:
“KOAH tanı tedavisinde 2023 değişiklikleri, tüberküloz tanı tedavisindeki son değişiklikler, astım, özellikle zor astım hastalarında yeni gelişen ilaçların da yer aldığı tedavi yönetimi, akciğer kanserinde yeni gelişen moleküler tanı yöntemleri ve tedavisi, ağır pnömoni (zatürre), muaflığı baskılanmış kişilerde pnömoni, hastanede gelişen pnömoni gibi klinisyenleri zorlayan durumlar konuşulacak. Akciğer kanseri cerrahisinde tartışmalı konular alanında uzman hocalar tarafından konuşulacak. Yine 2022'de yenilenen pulmoner hipertansiyon (akciğer tansiyonu) tanı tedavi rehberi ele alınacak. 2022'de yenilenen rehber ışığında interstisyel akciğer hastalıkları konuşulacak. Yine oldukça önemli olan ama toplumda farkındalığı, duyarlılığı az olan sürücülerde uyku apnesi hastalığı münazara edilecek. Klinik olgu konseylerinde alanında tecrübeli hocaların tartışmacı olduğu oturumda önemli hastalıkların olgu sunumları interaktif ele alınacak. Deprem sonrası yaşamın ve binaların yıkımı, toz salınımı ve molozlara bağlı kirliliğin etkileri kongremizde üzerinde durulacak önemli konular arasındadır. Günümüzdeki baş döndürücü teknolojik ilerlemenin akciğer hastalıklarına bakan yönünün değerlendirildiği yapay zeka, sağlıkta dijital dönüşüm, giyilebilir teknolojilerin akciğer uygulamaları ve doku mühendisliğinin akciğer hastalıklarında hangi alanlarda yer bulacağı iki oturumda konuşulacak.”
“Her binada asbest varmış gibi davranmak gerekir”
Asbest konusunda da uyaran Bayram, “Deprem bölgesinde binaların yıkımı sırasında meydana gelen toz içerisinde küfler ve mantarların etkileri var. Binaların belirli alanlarında asbest olma oranı yüksek. 2010 yılında ülkemizde kullanımı ve üretimi yasaklandı. Ama taktir edersiniz ki binaların büyük bir kısmı eski binalardır. Asbest binalarda nerelerde bulunur bunu bilmek önemlidir. Her binada asbest varmış gibi davranmak gerekir. Bu kişiler kişisel koruyucu önlemleri alarak, toz maskesi kullanmalıdır. Sadece binanın yıkılmasında değil, hafriyat taşıma süreçlerinde de bu önlemlerin alınması gerekir. Toz hastalıklarının büyük bir bölümünde rahatsızlıklar çok sonra ortaya çıkıyor. Hafriyat alanlarının çok iyi belirlenmesi gerekir. Tekrar buradan toz solunumunun önüne geçilmesi, hafriyat alanının üzerinin toprakla kapatılması gerekir” açıklamasını yaptı.
“Bizim için tedaviden önce koruma önemlidir”
Toz ve akciğer ilişkisinin belirli başlıklarda incelenmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Bayram, “Tozun içeriği çok önemlidir. Organik tozlara bağlı olarak akciğerde hastalıklar ortaya çıkabilmektedir. Bu bir meslek hastalığıdır. Bu önemli bir olgudur. Bunların tanınması ve tedavisi ile ilgili yapabileceğimiz şeyler var. Bizim için tedaviden önce koruma önemlidir. Buna rağmen hastalık oluştu ise tedavi seçeneklerimiz var. Bunun yanında bir de inorganik tozlar var. Bugün soluyorsunuz, uzun yıllar sonra silikozis dediğimiz toz hastalığı ortaya çıkıyor. Biz bu hastalarımızı takip ediyoruz. Maalesef bu hastalıkların tedavisi yok” dedi.
“Deprem pek çok enfeksiyon hastalığının oluşması için çok elverişli şartları oluşturmaktadır”
Deprem sonrasında oluşan şartların enfeksiyon hastalıklarının yayılmasına uygun bir ortam oluşturduğu uyarısında bulunan ASYOD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, “Meslektaşlarımız gece gündüz demeden bölgede çalışmaya devam ediyor. Onları minnetle anıyorum. Deprem dediğimiz zaman her şeyimizi kaybediyoruz. Savaşta olsa bir yere sığınabiliriz, yanımızda çantamız olur. Depremde böyle olmuyor. Gecenin 4'ünde üzerinizde sadece pijamanız var. Bu çok acı bir durumdur. Bu ortam hem beden hem de ruh sağlığı açısından kötü bir durumdur. Depremin hayatımızda yol açtığı sorunlar devam ediyor. Bu acıları sarmayı başaracağız. Bu zaman alacak. Bundan sonra yapmamız gereken ödevlerimiz var. Deprem pek çok enfeksiyon hastalığının oluşması için çok elverişli şartları oluşturmaktadır. Temiz içme ve kullanma suyu temininde güçlük; tuvalet ihtiyacının karşılanmasındaki zorluk; barınma şartlarının kötüleşmesi; sürekli hareket halinde olma; uykusuzluk; stres; beslenme yetersizlikleri ve depremde oluşan yaralanmalar enfeksiyonların oluşumunu kolaylaştırır. En sıklıkla gıda ve suyla bulaşan hastalıklar, solunum yoluyla bulaşan hastalıklar ve yara yeri enfeksiyonları görülür” dedi.
“Kaynatılıp soğutulmuş su içilmesini öneriyoruz”
Deprem bölgesinde bulunan vatandaşları enfeksiyonlara karşı uyaran Özlü, “Çadır ve konteyner alanlarında kalabalık olarak bir arada bulunma, solunum yoluyla bulaşan grip, soğuk algınlığı, Covid-19 ve diğer solunum yolu viral enfeksiyonlarının yayılmasına neden olabilir. Özellikle hasta olan, öksürük, hapşırma, ateş, boğaz ağrısı, burun akıntısı gibi semptomları olan kişilerin kalabalıktan olabildiğince kendini izole etmesini, başkalarının yanında mümkünse maske kullanmasını ya da öksürür/hapşırır iken ağız ve burnunu kapatmasını, kalabalık kapalı ortamların düzenli aralarla havalandırılmasını öneriyoruz. Olabildiğince sosyal mesafemizi korumak ve el hijyeni de solunumsal enfeksiyonlardan korunmak için önemlidir. Elleri tuvalet öncesi ve sonrası; yemek öncesi ve sonrası; gıda hazırlama öncesi; görünür kirlilik oluştuğunda; kirli/enfekte olduğu düşünülen eşya veya yüzeylerle temas sonrası su ve sabunla yıkamak, bu olamıyorsa alkol bazlı dezenfektanlar/kolonya ile temizlemek gerekir. Su kaynaklı enfeksiyonların önlenmesinde kapalı, şişelenmiş içme suyu kullanılması veya bu mümkün değilse kaynatılıp soğutulmuş su içilmesini öneriyoruz. Depremde yaralanan yurttaşlarımızın yaralarını mutlaka bir sağlık merkezine giderek tıbbi bakımını ve tetanos aşılarını yaptırmalarını öneriyoruz. Önemsenmeyen yaralar enfekte olup ciddi sorunlara yol açabilir. Yeterli sağlıklı, temiz gıda temini ile yeterli/bol sıvı alımı ve yeterli uyku uyunması da vücut direncimizin korunması yoluyla enfeksiyonlardan korunmada çok önemlidir” açıklamasına yer verdi.
Deprem bölgesine toz uyarısı
ASYOD Denetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu ise konuşmasında şu sözlere yer verdi:
“Deprem; akut yıkıcı ve yaralayıcı etkilerinin ötesinde hem deprem sırasında oluşan yıkımın hem arama kurtarma hem de enkaz kaldırma faaliyetleri sırasında ortaya saçılan yıkım tozları insan sağlığı ve özellikle akciğer sağlığı açısında birçok sorunun ana kaynağını teşkil etmektedir. Bu tozlar içinde binaların kapalı alanlarında kalan organik etkenlerden, işletme ya da sağlık kuruluşları gibi yıkıntılarda ortaya çıkan organik, kimyasal atıklara kadar, toprak tozunun kendisi olan silikaya kadar ve eski binaların izolasyonlarında kullanılan asbeste kadar birçok toz açığa çıkmaktadır. Bu tozlar çok çeşitli ve oldukça etkilere sahip tozlar. Bu tozların erken dönemde üst solunum yollarının basit irritasyonundan enfeksiyonlarına, KOAH, astım, bronşit gibi hatalıkların alevlenmesine kadar birçok etkileri olmaktadır. Orta dönemde basın tarafından çokça dile getirilmeyen, bir zamanlar özellikle kot kumlamacılarında ciddi sağlık sorunlarına neden olması ile gündeme gelen akut silikozis ciddi bir sorun olma potansiyeli taşımaktadır. Ayrıca eski binaların izolasyonunda kullanılan asbest yine uzun dönemde ciddi sonuçları olma potansiyeli olan risk faktörüdür. Tüm bu riskler uygun koruyucu elbiseler ve maske takılması, ayrıca ıslak çalışma prensipleri ile azaltılabilir.”
“Astım hastalarının alması gereken düzenle ilaçları var”
ASYOD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Akın Kaya ise akciğerlerde biriken tozun tedavisinin olup olmadığına yönelik soruya şu cevabı verdi:
“Depremde kaybettiğimiz doktorlarımız ve öğrencilerimiz var. Depremin olduğu an itibarıyla hem derneğimiz olarak hem de hekim olarak arkadaşlarımıza ulaşmaya çalıştık. Hem teknik hem de organizasyonlara destek verdik. Astım hastalarının alması gereken düzenli ilaçları var. Bu ilaçların başta temininde sorunlar oldu ama sonra bakanlığın hızlı çalışması ile ilaçlar sağlandı. Bu grubun ilaçlarını düzenli kullanması gerekir.”
“Post travmatik stres bozukluğu adı altında büyük bir hasta grubu oluştuğuna inanıyorum”
UASK 2023 Kongre Basın İlişkileri Sorumlusu Doç. Dr. Derya Yenibertiz ise, “Depremde hayatını kaybetmiş vatandaşlarımızın yakınları da o depremi yaşayan birçok insan da bu olaylardan strese bağlı sıkıntılar yaşadılar. Post travmatik stres bozukluğu adı altında büyük bir hasta grubu oluştuğuna inanıyorum. Psikolojik desteklerin de sağlanması ile bu enfeksiyonlara katkı sağlayacağımıza inanıyorum. Umarım bir daha böyle olaylar yaşanmaz” dedi.