Dünya Baş Ağrısı Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Nöroloji, Algoloji ve Vasküler Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Derya Uludüz, müjdeyi verdi: Migren hastalarının üç yıldır beklediği çığır açan tedavi, 'migren aşısı' birkaç ay içinde Türkiye’de kullanılmaya başlanacak.
Migrene bağlı dayanılmaz baş ağrısı ataklarını durduran ve önleyen, dünyada ilk kez migrene özel bir tedavi olarak geliştirilen migren aşısında Türkiye’deki hastalar için de geri sayım başladı. 2012’den bu yana üzerinde çalışılan ve hastalarda etkinliği kanıtlanan aşı, 2018 ortalarında Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’nden (FDA) onay alarak, ABD ve Avrupa’daki pek çok ülkede kullanılmaya başlandı. Aşı çalışmalarına Türkiye’den de 12 hasta katıldı. Aşı çalışmalarına dahil edilen hastalardan ev hanımı Sevda Oral, “Baş ağrım başladığında 2-3 gün kendimde olmuyordum. Hayattan kopuyordum. Bir yıl boyunca her ay düzenli olarak aşıyı kullandım. Ne auram oldu ne baş ağrım oldu. Hayatım çok değişti” dedi.
'ÇILDIRTAN AĞRIDA DA İŞE YARIYOR'
Dünya Baş Ağrısı Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji, Algoloji ve Vasküler Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Derya Uludüz, iki firmanın ruhsat ve geri ödemeye alınması için bakanlığa başvurduğunu anlatarak, “Bu aşı Amerika ve Avrupa'nın birçok ülkesinde 1,5 yıldır rutin tedavi olarak kullanılıyor. Bizdeki başvuruların da birkaç ay içinde sonuçlanmasını bekliyoruz” dedi. Migren için bugüne kadar hep başka hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlardan yararlandıklarını kaydeden Prof. Dr. Uludüz, “Migrene spesifik bir ilaç yoktu elimizde. Farklı hastalıklar için üretilmiş, depresyon, epilepsi, kalp ritim bozukluğu gibi hastalıklarda kullandığımız ilaçlarla migren hastalarını tedavi etmeye çalışıyorduk. Migren aşısı sadece migrene özel kullanılan dünyadaki ilk tedavi. Bu açıdan çığır açan bir tedavi olarak lanse ediliyor. Kronik migren hastalarının yüzde 60-70’i bu tedaviden fayda görüyor. Hatta akut tedavi dediğimiz migren ağrısı geldiği anda ağrı kesici yerine bu aşıyı kullanabileceğimiz, çalışmalarla gösterilmiş durumda. Ayrıca küme baş ağrısı diye tanımladığımız, doğum sancısından bile şiddetli olarak tanımlanan bir ağrı türü daha. Daha çok uykuda ortaya çıkar, göz etrafında hissedilir, oyucu bir ağrıdır. Çıldırtan baş ağrısı diyoruz biz buna. Bu baş ağrısında dahi migren aşısının etkinliğini gösterildi. Yani hem migren hem de küme baş ağrısında kullanabiliyoruz bu aşıyı” diye konuştu.
'AĞRIYA YOL AÇAN MEKANİZMAYI ENGELLİYOR'
Prof. Dr. Uludüz, migrenin nasıl ortaya çıktığını ve bu tedavinin migren ataklarını nasıl önlediğini şu şekilde özetledi:
“Genetik yatkınlığın üzerine uyku bozukluğu, stres, depresyon gibi dış faktörlerin de eklenmesiyle beyinde bazı reaksiyonlar meydana geliyor. Beyin, ne oluyor bana diyor ve halk arasında yangı olarak bilinen inflamasyon ortaya çıkıyor. İnflamasyon da beyinde bir maddeyi ortaya çıkarıyor. CGRP dediğimiz bu madde damarların genişlemesine neden oluyor; genişleyen damarlar beyin dokusuna baskı yapıyor ve migren ağrısı başlıyor. İşte bu aşının en önemli özelliği, inflamasyondaki CGRP maddesinin ortaya çıkmasını önlüyor. Hem atak başladığında kullanılabilmesi hem de düzenli şekilde kullanıldığında CGRP’nin ortaya çıkmasını engellediği için tedavi edici özelliği var.”
HER AY DÜZENLİ YAPILMASI GEREKİYOR
Migren aşısı olarak lanse edilen bu tedavinin aslında bildiğimiz anlamda bir aşı olmadığına da vurgu yapan Prof. Dr. Uludüz, “Hastanın küçücük bir iğne ile koluna ya da göbeğine, kendi kendine uygulayabildiği, ama her ay düzenli olarak yapılması gereken, baş ağrısında koruyuculuk sağlayan bir tedavi bu. Uygulama şekli aşıya benzediği için öyle adlandırıldı ama mantığı aşıdaki gibi değil” dedi.
Migrenin toplumun yüzde 16'sını etkileyen ve ciddi oranda iş gücü kaybına neden olan bir hastalık olduğuna işaret eden Prof. Dr. Uludüz, bir hastanın ayda bir kez bile ağrı atağı geçirmesinin, tüm yıl için 15 gününü acilde ya da evde yatarak geçirmesi anlamına geldiğini belirterek şu uyarılarda bulundu:
“Bir süre sonra depresyon, anksiyete ve sosyal hayattan çekilme başlıyor. Türkiye'de yapılmış çalışmalar, her 10 kişiden yaklaşık 2’sinin şiddetli migrenden etkilendiğini gösteriyor. Kronik migren dediğimiz, ayda 15’i geçen ağrı atağı olan hastalarda artık iş çığırından çıkıyor. İlaç tedavilerine de yanıt alamıyoruz. İşte bunlar için en uygun tedavi bu yeni aşı. Bu tedaviyi her baş ağrısı ya da migren hastasında kullanmak doğru değil. Hasta seçiminin çok ehil ellerde ve doğru bir şekilde yapılması gerekli. Öte yandan, bu aşı mucize mi? Tabii ki hayır. Bu tedaviyle hastada geçici bir iyilik hali elde edersiniz ancak aynı zamanda hastanın mutlaka migreni tetikleyen çevresel faktörlerden uzaklaşıp yaşam stilini de değiştirmesi gerekir. İşte o zaman aşıdan uzun süreli bir etkinlik elde edilebilir.”
KALBİNDE DELİK OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI
Migren hastalarının yüzde 10’unda auralı migren görüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Derya Uludüz, “Ağrıdan hemen önce gözde bulanıklık, ışık çakması, kolda uyuşma gibi birtakım yakınmalar olur bu hastalarda. Ama auralı migren hastalarında maalesef atlanan bir konu var. Bu hastaların yüzde 45 -50'sinde kalpte delik vardır. Bu da ileride felç için ekstra bir risk oluşturur. Migren aşısı çalışmalarına dahil ettiğimiz Sevda Oral da bize yaklaşık 4 yıl önce auralı migren yakınması ile geldi. Hemen kardiyoloji ile konsülte ettik ve kalbinde delik olduğu ortaya çıktı. Ardından kalbinden ameliyat geçirdi. Aura dediğimiz inme riski oluşturabilecek ön belirteçleri ortadan kaldırdık. Ama ağrıları devam ediyordu. Biz de tam o sırada başlayan aşı çalışmalarına dahil etmeyi teklif ettik ve tedavi henüz Türkiye’ye gelmeden bu aşıdan yararlanmış oldu” şeklinde konuştu.
'AĞRILARIM 15-20 GÜN SÜRÜYORDU'
Aşı çalışmalarına dahil edilen hastalardan ev hanımı Sevda Oral (43) ise şunları söyledi:
“Ortaokul çağlarından beri şiddetli baş ağrısı çekiyordum. Baş ağrım başladığında 2-3 gün kendimde olmuyordum. Başıma başörtüler sarıyordum. Hayattan kopuyordum. 2-3 tane ilaç almama rağmen fayda etmiyor. Daha önce de birçok doktora gittim. Tedavilerden hiçbir yanıt alamadım. Tiroidim de olduğu için ya ona bağladılar ya da psikolojik dediler. Ağrılarım çok sıklaştı. Neredeyse 15-20 gün sürüyordu. Hayattan kopmuştum artık. Çocuklarımla dahi ilgilenemiyordum. Cerrahpaşa'ya geldim. Önce kalbimde delik olduğu ortaya çıktı. Ardından aşı çalışmasına dahil olmak istediğimi söyledim ve neredeyse bir yıl boyunca her ay düzenli olarak aşıyı kullandım. Ne auram oldu ne baş ağrım oldu. Hayatım çok değişti. Tedaviden sonra sosyalleştim. Doktorum egzersiz çalışmaları da verdi. Yaşam tarzımı değiştirdim. Spora başladım, kendime daha iyi bakmaya başladım” diye konuştu.DHA