Rusya ve Çin aşıları etkisiz mi olacak?

Rusya ve Çin aşıları etkisiz mi olacak?

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Rusya ve Çin'deki koronavirüs aşılarında adenovirüs tip 5 (Ad5) kullanıldığını belirterek, "'İnsanların çoğunda, bu virüs geçirildiği için bu virüse karşı bağışıklık var dolayısıyla sizin bununla yaptığınız aşı, etkili olmayacaktır' deniyor. Mantıken bu düşünce doğru" dedi.

Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ceyhan, Rusya ve Çin'in koronavirüs aşılarına ilişkin şüpheleri değerlendirdi. Ceyhan, "İddia şu; özellikle Çinliler ve Rusların aşısı, adenovirüs tip 5 (Ad5) dediğimiz insanlarda oldukça sık görülen bir tipinin kullanıldığı aşı. 'İnsanların çoğunda, bu virüs geçirildiği için bu virüse karşı bağışıklık var dolayısıyla sizin bununla yaptığınız aşı etkili olmayacaktır' deniyor. Bunun için sonuçları dikkatli değerlendirmek lazım. Gerçekten mantıken bu düşünce doğru. İngilizler ve Amerikalılar da adenovirüs kullanıyor; ama onlar 'Ad26' dediğimiz daha az görülen bir virüs kullandıkları için onlarda bu antikor olma olasılığı daha düşük. Nitekim bu aynı yöntemle geliştirilmiş HIV yani AIDS aşısında, tam tersine aşılananlarda daha çok AIDS gözlendi ve bu da ona bağlandı. Yani ‘İnsanların çoğunda o adenovirüse karşı antikor olduğu için sizin verdiğiniz aşı etkili olmadı, tam tersine baskıladı bağışıklığı, o yüzden daha çok hastalık oldu’ diye. Bu tabi bir iddia. Çin aşısı 3’üncü fazda, Rus aşısının daha 2’nci fazda çalışmaları devam ediyor. Onların sonuçlarına daha dikkatli bakılacak" diye konuştu.

'Çocuklar bulaştırıyor'

Prof. Dr. Ceyhan, bütün ülkelerde sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı dönemde yapılan çalışmalarda, çocukların virüsü çok bulaştırmadığı yönünde yanıltıcı sonuca ulaşıldığına dikkat çekti. Ceyhan, "Oysa biz okulların açıldığı dönemde bu değişir, diye hep söylüyorduk. Nitekim son 2 haftadır yapılan çalışmalar bütün dünyada gösteriyor ki çocuklar da en az yetişkinler kadar hatta bazen onlardan daha uzun süre bulaştırıyorlar. O yüzden bu hem okulların açılmasındaki problemleri artırıyor hem de toplumda hastalığın giderek daha çok yayılmasına neden oluyor" dedi.

'Okullar için tarih yerine vaka hedefi koymalıyız'

Okullarda yüz yüze eğitimin başlayacağı tarihin 21 Eylül’e ertelendiğini; ancak bu tarihte vaka sayılarının azalması için görünen neden olmadığını belirten Ceyhan, şöyle konuştu:

"Belki de biz 21 Eylül’de 31 Ağustos’tan daha kötü şartlarda en azından belli sınıfları açmak zorunda kalacağız. O yüzden pandemide bazı tedbirleri kaldırırken tarihlere ertelemek yerine hedeflere ertelemek lazım. Nedir bu hedefler? Her ülke farklı hedefler kullanıyor. Bir kısmı günlük vaka sayısına göre bir hedef belirliyor bir kısmı yaptıkları testlerin pozitiflik oranına göre. Örneğin biz de diyebiliriz ki ‘Bizim hedefimiz günlük vaka sayısında 800’ün, 500’ün altı’ diye bir hedef koyup, ‘Bunun altına indiğinde okulları açacağız’ demeliyiz. Yani ‘şu tarihte’ yerine, ‘şu hedefe ulaştığımızda’ demeliyiz. Bu hedefe ulaştığımızda hangi tarih olursa o zaman okulları açmalıyız. Eğer o tarihe kadar o hedefe ulaşamamışsanız okulları açmak riskli olacaktır. Yani giderek özellikle okul çağındaki çocukların ve gençlerin virüsü daha fazla bulaştırdığına dair yeni çalışmalar çıkıyor. Okullarda ne kadar tedbir alırsanız alın biraz sıkıntılı bir iş. Okullar pandeminin yayılmasında önemli bir rol oynuyorlar."

‘Küçük çocuklar maske kullanamadığı için riskli’

Birçok ülkenin okulları açtıktan sonra tekrar kapatmak zorunda kaldığını hatırlatan Prof. Dr. Ceyhan, "O yüzden de benim önerim hiç değilse salgından korktuğu için çocuklarını okula göndermeyen ailelere seneyi uzaktan eğitimle tamamlama şansı verilmesi. Eğer böyle olursa okula giden çocuk sayısı da azalacağı için okuldaki çocuklar da daha güvenli ortamda eğitim alacak. Örneğin; o sınıfta 15 öğrenci yerine 10 öğrenci olacak ve gerekli 1,5 metre mesafeyi daha rahat sağlayacaksınız. Virüsün bulaşmasında 10 yaş üstü çocuklar daha fazla rol oynuyor. Çünkü bu yaş grubunda teması kontrol etmenin çok daha zor. Ama öbür taraftan da o gruptakiler örneğin; maske takma konusunda küçük çocuklardan daha fazla uyabilecek yaşta, o yüzden yaş ayırt etmeksizin bütün yaş grupları riskli aslında; ama özellikle küçük çocukları ben daha riskli buluyorum maske nedeniyle. Tek başına maske yüzde 86, tek başına mesafe yüzde 82, ikisi birden kullanılırsa yüzde 97 koruyor. Dolayısıyla hemen hemen hiç maske kullanamayacak yaş grubunun ben aynı anda başlamamasını önce büyük sınıfların başlayıp oradan edinilen tecrübelerle örneğin; 1 ay sonra daha küçük yaş gruplarının başlamasını tercih ederdim" diye konuştu.

DHA

İlginizi Çekebilir