Tıbbi Onkoloji Kliniği Uzm. Dr. Neslihan Özyurt, tüm kanserlerde olduğu gibi meme kanserinde de sebze ve meyve tüketiminin, fiziksel aktivitenin artırılması, obeziteden kaçınılması ve normal kilonun korunmasının meme kanserine yakalanma riskini azalttığını söyledi.
Meme kanserindeki en belirgin özelliğin memede ele gelen bir kitle olduğunu söyleyen Medical Park Ordu Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği’nden Uzm. Dr. Neslihan Özyurt, “Meme kanseri ileri evreye gelene kadar belirti vermeyebilir ve hasta tarafından fark edilmeyebilir. Belirti verenlerde ise en sık meme veya koltuk altında ağrısız, zamanla büyüyen şişlik ortaya çıkar. Kanser memede ya da meme ucunda ağrı, kaşıntı, yanma, kızarıklık (egzama), meme ucunda çekilmeler, deformasyon, şekil değişikliği, memede portakal kabuğu görünümü, meme ucunda sıklıkla tek taraflı olan akıntı (bu akıntı kanlı da olabilir) ve koltuk altında ele gelen şişlik/yumru gibi belirtilerle seyrediyor. Meme kanserinde önemli olan, belirtiler ortaya çıkmadan hastalığı yakalayabilmektir çünkü belirtilerin önemsenmemesi halinde hastalık hızlıca ilerleyebilmektedir” diye konuştu.
“Beslenme alışkanlıklarına dikkat edilmeli”
Yapılan araştırmalarda, Türkiye’de meme kanseri sıklığının son 20 yılda 2 kat arttığına dikkat çeken Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr. Özyurt, “Obezitenin artması, hareketlerin kısıtlanması, süt verme süresinin kısalması, beslenme alışkanlıklarının değişmesi, erken adet görme ve menopoza girme yaşının uzaması Türkiye’deki meme kanseri vakaların artmasının başlıca sebepleri olarak ön plana çıkmaktadır” ifadelerini kullandı.
Uzm. Dr. Özyurt meme kanserinden korunmak için yapılması gerekenleri şöyle anlattı:
“Tüm kanserlerde olduğu gibi meme kanserinde de sebze ve meyveden zengin şekilde beslenme, fiziksel aktivitenin artırılması, obeziteden kaçınılması ve normal kilonun korunması, sigara kullanılmaması, alkol alımının sınırlandırılması meme kanserinden korunma yollarındandır. Annelerin 1 ila 1.5 yıl bebeklerini emzirmelerinin sağlanması, yakın akrabalarında meme kanseri olan kişilerin daha yakından takip edilmesi meme kanseri riskini azaltan yaklaşımlardır.”
Risk faktörleri
Meme kanserinin 50 yaş üstü kadınlarda daha yaygın olduğunu ancak her yaş kadında da ortaya çıkabildiğinin altını çizen Uzm. Dr. Özyurt, “Meme kanserinin erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilir bir hastalıktır. Hastalığa erken evrede tanı konduğunda tedavi yüksek oranda başarılı olmakta, hastaların yaşam süreleri artmaktadır” diyerek, risk faktörlerini şöyle sıraladı:
Kadın cinsiyet: Erkeklerden 100 kat daha sık ortaya çıkar.
Yaş: Yaş arttıkça meme kanseri riski de artar.
Kalıtsal gen anormallikleri: BRCA1, BRCA2 gibi.
Ailede meme kanserli hasta yakını olması: Birinci derece akrabalarda (anne, kız kardeş, kız çocuk) meme kanserli hasta olması riski arttırmaktadır.
Kişinin bir memesinde kanser olması: Diğer memede ve aynı memenin diğer bölgelerinde kanser görülme riski artar.
Yoğun meme dokusuna sahip olmak.
Memede iyi huylu oluşumların (fibroadenom gibi) olması.
Adetin erken yaşta başlaması: Özellikle 12 yaşından önce adete başlamak.
Geç menopoza girilmesi: Özellikle 55 yaşından sonra menopoza girmek.
Küçük yaşta göğse başka bir nedenle radyoterapi almış olmak.
Şişman (obez) olmak.
Yetersiz fiziksel aktivite.
Hiç doğum yapmamış ya da ilk doğumunu 30 yaşından sonra yapmış olmak.
Doğum kontrol hapı ya da iğnesi kullanmak.
Menopoz sonrası kadınlık hormonu tedavisi almak.
Alkol: Günde 1 bardaktan daha fazla alkol tüketimi.”
“Kendi kendinizi muayene edin”
Kanserden ölümleri azaltmada en etkin yöntemlerden birinin erken tanı olduğunu ve uygun hasta gruplarının taranmasının oldukça önemli olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Özyurt; “Tıpkı diğer kanserlere olduğu gibi meme kanserine de erken dönemde tanı konulması, tedavi başarısını ve hastanın hayatta kalma şansını artırmaktadır” ifadelerine yer verdi.
“Erken tanı için meme kanserinde 20-40 yaş arası kişiler ayda bir kendi kendine muayene, iki yılda bir de yakınması olmasa bile doktora meme muayenesi için başvurmalılar" diyen Uzm. Dr. Özyurt, "40-69 yaş arası kişiler, ayda bir kendi kendine muayene, yılda bir de doktor muayenesi, bunun yanında iki yılda bir mamografi çektirmelidir. Ailesinde kanser kümelenmesi olan bireyler, bunlar için geliştirilen özel tarama programlarına dâhil edilmeli ve daha yakından izlenmelidir” ifadelerini kullandı.
Gelişen tedavi seçenekleri yüz güldürüyor
Kanserde tarama yöntemlerinin yaygınlaştırılmasıyla birlikte tedavideki ilerlemelerin özellikle son 50 yılda kansere bağlı ölümleri azalttığını ve sağ kalımları artırdığını söyleyen Uzm. Dr. Neslihan Özyurt, şu bilgileri paylaştı:
“Dünyada ve ülkemizde en fazla uygulanan kanser tedavileri kanser cerrahileri, ışın tedavisi, immünoterapiler, kemoterapiler, akıllı ilaçlar ve moleküler tedavilerdir. Meme kanserinde de hastaya, evresine ve tümör biyolojisine göre değişmekle beraber sıklıkla erken evrelerde cerrahi, cerrahi öncesi ve/veya sonrasında kemoterapi, bazı vakalarda ışın tedavisi daha ileri evrelerde ise tek başına/kombine kemoterapiler, immünoterapi ya da akıllı tedaviler uygulanabilmektedir. Tedavi planı yapılırken tümör özellikleri, hastanın yaşı, performansı, beslenme durumu, sahip olduğu hastalıklara bağlı olarak bir risk analizi yapılır ve en uygun yönteme hasta ve yakınları ile beraber karar verilir. Meme kanseri zamanında teşhis edildiğinde ve doğru bir yaklaşımla tedavi edildiğinde bizim için korkulan bir hastalık olmaktan çıkmış demektir.”