Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "14 Mayıs seçimlerinde insanımızın hem kendi hem de evlatlarının geleceği için sandıkta yine en doğru kararı vereceğinden şüphemiz yok" dedi.
Uluslararası yardım çağrısına 90 ülkeden 11 bin 320 personelle bir fiil destek verildiğini belirten Erdoğan, "Arama- kurtarma ekipleriniz yüzlerce vatandaşlımızın enkaz altından çıkarılmasına yardımcı oldu. Bölgede kurduğunuz sahra hastaneleri yaralıların tedavisine katkıda bulundu. Ayni ve nakdi yardımlarınız sahadaki acil ihtiyaçların karşılanmasında rol oynadı. Bu yardımların yanı sıra telefonla aramak mesaj göndermek hatta bizzat ziyaretimize gelmek suretiyle acımızı paylaşan milletimizle dayanışma sergileyen tüm dost ve kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Türkiye olarak nerede bir mazlum varsa kimliğine bakmadan imdadına koşmayı görev bilen bir ülkeyiz. Milli geliri oranla insani yardımlarda en üst sıralarda yer alıyoruz. Dünyanın en fazla yardım yapan ülkesi olmayı milletimiz adına bir şeref payesi olarak yıllardır gururla paylaşıyoruz. Ülkemizin ekonomik şartlarından bağımsız bir şekilde bugüne kadar hep mazlumun, mağdurun başı dara düşenin yanında olduk. Küresel korona virüs salgınında 160 ülke ve 14 uluslararası kuruluşa tıbbi yardım ulaştırarak insani vazifemizi yerine getirdik. Bunların karşılığını da deprem afetiyle mücadelemiz sırasında olsun birebir görme fırsatı bulduk. Kimi dostlarımız milletimiz için dua etti. Kimisi yardım kampanyaları düzenledi. Kimisi uçaklar dolusu çadır ve yardım malzemesi gönderdi. Kimisi kıt imkanlarına rağmen elindeki avucundakini seferber etti. Kimisi yardım etmeyip isteyip de edememenin çaresizliğini de gözyaşı döktü. Ama bir dönem elinden tuttuğumuz yardımına koştuğumuz yaralarını sarmasına destek verdiğimiz hiçbir dostumuz bizi yalnız bırakmadı. Milletçe bize uzatılan yardım elini hiçbir zaman unutmayacağımızın bilinmesini istiyorum" diye konuştu.
Türkiye'nin tarih boyunca sayısız imtihanlardan geçmiş bir millet olduğunu vurgulayan Erdoğan şu sözleri kullandı:
"Bizler tarih boyunca sayısız imtihanlardan geçmiş bir milletiz. Bu topraklardaki bin yıllık mevcudiyetimizin nice saldırıyı işgal girişimini nice badireyi alnımızın akıyla atlattık. Zorluklar karşısında yılmadık. Önümüze çıkan engellere aldırmadık. Bağımsızlık irademizin kırılmasına izin vermedik. Gerektiğinde 250 bin evladımızı kara toprağa verme pahasına istiklal ve istikbalimize sahip çıktık. Çok ağır bedeller ödesek de her defasında tıpkı bir anka kuşu gibi küllerimizden yeniden doğmayı başardık. Bugün de aynısını yapıyoruz. Asrın felaketinde mücadelemizde aynı sarsılmaz azmi gösteriyoruz. 6 Şubat'tan bu yana deprem bölgesindeki illerimizin hepsini bir kaç kez ziyaret ettik. Cumhur İttifakı olarak beraberce dolaştık. Gittiğim ilerin tamamında aziz milletimizin metanetine hayata yeniden başlama kararlılığına gerçekten hayran kaldım. Depremin yıktığı şehirlerimizi eskisinden bir güçlü şekilde tekrar ayağa kalmak için adeta sabırsızlanıyor. Devlet kurumları belediyesi, sivil toplumu, gönüllüsüyle birlikte 85 milyon olarak yaralarımızı hızla sarıyoruz. Hasar tespit çalışmalarımız neticelenmek üzere enkaz kaldırma faaliyetlerimiz süratle devam ediyor. Çadırların yerini konteyner kentler ve prefabrik yapılar alıyor. Konternerlerin sayısını en kısa zamanda 100 bine çıkartacağız. Bir yandan geçici barınma alanların tamamlanırken diğer yandan kalıcı konutların inşasına geçiyoruz. Dün itibariyle 70 bin konut ve köy evinin yapım süreci başladı. Bunlardan 40 bin 761'nin temelini attık. Bu sayılar her gün yukarı yönlü güncelleniyor. Deprem bölgesinde toplamda 650 bin, ilk 1 yıl içerinde de 319 bin konut ve köy evinin inşasını planlıyoruz. Bugüne kadar vatandaşına verdiği tüm sözlerini tutan bir hükümet olarak Allah'ın izniyle bunu da başaracağız. Seçim sürecinin bu çalışmalarımızı yavaşlatmasına izin vermeyeceğiz. Bu konudaki kararlılığımızı ilk günden itibaren ortaya koyduk. 11 ilimizi ve 14 milyon vatandaşımızı etkileyen deprem felaketine rağmen seçimlerini erteleme yoluna gitmedik. Biz Türkiye'nin kapasitesine demokrasimizin gücüne hepsinden önemlisi milletimizin dayanışma ruhuna güveniyoruz. 14 Mayıs seçimlerinde insanımızın hem kendi hem de evlatlarının geleceği için sandıkta yine en doğru kararı vereceğinden şüphemiz yok. Meydanların dilini çok iyi bilen son 20 yılda girdiği 15 seçimin hepsinde milletin teveccühünü kazanan bir siyasetçi olarak dalga dalga büyüyen bir zaferin ayak seslerini duyuyoruz. Türkiye yüzyılının cemresi sadece gönüllere değil aynı zamanda sandığa da şimdiden düşmüştür. 2014 yılından beri yurt dışındaki vatandaşlarımızda oy kullanılabiliyor. Geçen seçimlerde gümrük kapılarının yanı sıra 60 ülke 123 merkezde sandık kurduk. 14 Mayıs seçimleri yurt dışında yaşayan kardeşlerimizin bulundukları yerlerde oy kullanacağız 6'ıncı seçim olacak. Vatandaşlarımızın iradelerini sandığa özgürce ve geniş bir katılımla yansıtabilme noktasında sizlerin desteğini bekliyoruz. Özellikle bölücü örgütlerin baskıyla zorbalıkla seçimlere gölge düşürmesine müsaade etmeyeceğinize yürekten inanıyorum."
"Felaketlerin en çarpıcı hakikatinin dünya hayatının faniliği yanında tüm insanların aynı kaderi paylaştığıdır."
ifadesini kullanan Erdoğan, "Hangi inanca, kültüre, kökene mensup olursak olalım hepimiz büyük insanlık ailesinin bir er ferdiyiz. Fikir ayrılıklarımız farklı önceliklerimiz çoğu zaman çıkarlarımız farklı olsa da her birimizin müşterek faydası insandır. Bu ortak payda temelinde küresel barış ve huzurun temini için bizlere önemli görevler düşüyor. Türkiye olarak girişimci ve insani vasıflarıyla öne çıkan dış politikamızı bu ilkeler ekseninde yürütmenin çabasındayız. Ülkemizin çıkarlarını cesaretle savunurken, komşularınızdan başlayarak, çevremizde yaşanan trajedilere sırtımızı dönmüyoruz. Çatışmaları görmezden gelmiyor, mazlum ve mağdurların feryatlarına kulaklarımızı tıkamıyoruz. Nerede bir yangın varsa söndürmenin, nerede bir insani dram varsa durdurmanın, nerede bir kriz varsa çözüm bulmanın peşindeyiz. Özellikle Ukrayna savaşındaki tutumumuz kolaylaştırıcı ve ara bulucu rolümüz bunun en son örneğidir. Türkiye ilk günden itibaren yangına körükle gitmenin değil, iki komşusu arasındaki krize çözüm üretmenin derdinde olmuştur. Karadeniz tahıl girişimi, savaş şartlarına rağmen müzakere ve uzlaşı ortamının mümkün olduğunu göstermiştir. Muhataplarımızın da destekleriyle elde ettiğimiz bu diplomatik başarıyla küresel gıda krizinin önüne geçtik. Mart ayında mutabakatın devam etmesi temin edecek çabaları yine aynı hüsnüniyette sürdürdük. Aynı şekilde esir takaslarıyla pek çok aileyi buluşturmanın, sevdikleriyle yeniden kucaklaştırmanın mutluluğunu yaşadık. Biliyorsunuz savaşın başından bu yana Zelenski ve Putin'le irtibat halindeyim. Hemen hemen her hafta her ikisiyle de görüşüyorum. Çatışmaların durması için, samimiyetle gayret gösteriyorum. Her iki tarafa da onurlu çıkış imkanı verecek bölgemizi sürüklendiği girdaptan çekip alacak adil bir barışın mümkün olduğuna inanıyorum. Sadece Rusya, Ukrayna krizi değil, Filistin'de, Suriye'de, Afganistan'da, Libya'da, Yemen'de, Somali'de de kronikleşen sorunlar çözüm bekliyor. Fakat uluslararası toplum, krizleri hangi yoluna koyacak iradeyi sergilemekte mütereddit davranıyor. Çözümsüzlüğü sıradan hale getiren bu tablonun gerisinde küresel güvenliği sağlamakla meşgul kuruluşların adaletsiz yapısı vardır. Bir süredir dünya beşten büyüktür diyerek işte bu adaletsizliğe ve çarpıklığa dikkat çekiyoruz. Güçlüyü koruyan, zayıfın hakkını yok sayan, insanlığın kaderini beş ülkenin iki dudağı arasına hapseden mevcut nizam sürdürülebilir değildir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kapsayıcı ve kuşatıcı bir anlayışla reforma tabi tutulması acil bir ihtiyaçtır. Bu konuda adım atmakta geç kaldığımız her günün ceremesini maalesef hiçbir günahı olmayan masumlar çekiyor. Kendi tecrübelerimizin ışığında artık şu muhasebeyi yapmamız gerekiyor. Bir çoğumuz ömrümüzün önemli bir kısmını soğuk savaş şartlarında iki kutuplu dünyada geçirdik. Milyonlarca insanın hayatına mal olan çatışmaları, krizleri, gerilimleri yaşadık. Vaktinde adım atılmadığı için, göz göre göre ölüme sürüklenen çocukların bebekleri gördük. Buna bir dur demenin vaktinin çoktan geldiğine inanıyorum. Evlatlarımıza yeni bir dünya perspektifi sunalım istiyoruz. Bu hasbi çağrımıza tüm ülkelerin destek vermesini bekliyoruz." şeklinde konuştu.
Dayanışmaya ihtiyaç duyulan bir başka alanın terörle mücadele olduğunu ifade eden Erdoğan, "Terörü insanlığın gündeminden çıkarmak temel vazifelerimiz arasındadır. Bu şiarla PKK, PYD, FETÖ ve DEAŞ başta olmak üzere terörün her türlüsüne karşı ayrım yapmadan mücadelemizi sürdürüyoruz. Kelime oyunlarıyla, diplomatik ve askeri cambazlıklarla, bölücü terör örgütünü palazlandırma girişimlerini biliyor tek tek takip ediyoruz. Vakti saati geldiğinde elbette bunların muhataplarının önüne koyacağız. Nasıl ülkemizin bir terör koridoruyla kuşatılmasına rıza göstermediysek yeni teşebbüslere de kesinlikle izin vermeyeceğiz. Vatanımıza yönelik terör tehditlerini kaynağında bertaraf etme stratejimizi uygulamaya devam edeceğiz. Doğu Akdeniz ve Ege'de Yunanistan'la son dönemde oluşan havanın sorunların çözümü için bir fırsat olarak değerlendirilmesi temennimizdir. Balkanların istikrarı ve huzuruna katkı sağlayan adımları her zaman olduğu gibi destekliyoruz. Maruz kaldığımız onca haksızlığa rağmen Avrupa Birliği üyeliği stratejik hedefimiz olmayı sürdürüyor. Ancak kimi Avrupa ülkelerinde İslam düşmanlığını körükleyen eylemlere göz yumulması geleceğimiz bakımından endişe vericidir. Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'in mushafının yakılmasına kadar varan bu menfur girişimler hiçbir şekil kabul edilemez, maruz görülemez. Bu açık ve net bir nefret suçudur. Mushaf yakma eylemlerine ifade hürriyeti kisvesi altında izin verenler demokrasi ve özgürlük kavramlarının altını oymaktadır. Yaklaşık iki milyar insanı rencide etmekle kalmayıp öfkeye sürükleyen bu alçaklıklara artık bir son verilmesi gerektiğinin altını özellikle çizmek istiyorum. Bu beklentilerimizin ilgili makamlarınıza ve ülke kamuoylarınıza gerektiği şekilde aktarılması noktasında sizlere güveniyorum" diye konuştu.
"Amerika Birleşik Devletleri'yle yakın diyaloğumuz devam ediyor" sözlerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şu şekilde devam etti: "İki ülke arasındaki stratejik mekanizmadan da faydalanarak iş birliğini ilerletiyoruz. Yeniden Asya girişimimizi güçlendirirken Latin Amerika ve Afrika açılım politikalarımızın müspet sonuçlarını pek çok alanda görüyoruz. Sayısı iki yüz altmışa çıkan dış temsilcilik ağımızla ülkelerinizle ilişkilerimizi güçlendirmek için canla, başla çalışıyoruz. Türkiye'de mukim, diplomatik temsilcilik sayısının 302'ye ulaşması da bu çabalarımızda bizlere güç veriyor. Bu dünyada çocuklarımızın ve gelecek nesillerin misafiriyiz. Misafirliğin hakkını vermek, evlatlarımıza bizimkinden daha adil, daha barışçıl, daha yeşil ve güzel bir dünya bırakmakla mümkündür. Biliyorsunuz eşim Emine Erdoğan'ın himayelerinde yürütülen Sıfır Atık Projesi, Birleşmiş Milletler 77'nci Genel Kurulu'nda kabul edilen kararla küresel boyut kazandı. 30 Mart tarihi Uluslararası Sıfır Atık Günü olarak ilan edildi. Bu anlamlı günü idrak etmek üzere kısa süre önce Birleşmiş Milletler'de bu konuda özel bir oturum da düzenlendi. İnsanlığın geleceğini ilgilendiren, bu konudaki destekleriniz dolayısıyla her birinize teşekkür ediyorum"