Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, Kızılay'la ilgili tartışmalara "Ben bunu doğru bulmuyorum, ahlaki de vicdani de bulmuyorum. Dolayısıyla toplumumuzun da vicdanını yaraladığını, kanattığını düşünüyorum" yorumunda bulundu.
BBP Lideri Mustafa Destici, Eskişehir'de bir otelde basın toplantısı düzenledi. Kızılay'a yapılan eleştirilerle ilgili konuşan Destici, şunları kaydetti:
"Toplumumuzda en çok tartışılan konulardan bir tanesi Kızılay üzerinden yürütüldü. Kızılay'a Başkent Gaz'ın şartlı bağışı, aslında buna şartlı bağış denmesinin de çok doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü şartlı bağıştan bizim anladığımız, bağış yaptığınız zaman 'ben bu bağışı yapıyorum, bununla birlikte buraya bir okul yapılmasını, cami yapılmasını, Filistin'e, Elazığ'a, Suriye'ye gönderilmesini istiyorum' diyebilirsiniz. Benim anladığım şartlı bağış böyle. Yani ben parayı Kızılay'a vereyim, öbür vakfa ver, o da götürsün başkasına versin. Ben bunu doğru bulmuyorum, ahlaki de bulmuyorum, vicdani de bulmuyorum. Dolayısıyla toplumumuzun da vicdanını da yaraladığını, kanattığını düşünüyorum. Toplumumuzda müthiş bir olumlu algı var. Kızılay dediğimiz zaman hepimizin güvendiği bir kurumdan, kuruluştan bahsediyoruz. Yardımlarımızı güvenle yapabildiğimiz. 'Mutlaka yerine ulaşır' diye düşündüğümüz bir kurumdan bahsediyoruz. Bu kurumumuzun toplumdaki bu algısını zedelemeye de yıpratmaya da hiç kimsenin hakkının olmadığını düşünüyorum. Bu yanlıştan dönülebiliyorsa dönülsün, dönülmüyorsa da çıkıp topluma izah edilsin, özür dilensin. Bir daha böyle bir hülle yoluna başvurulmamasını ben buradan tavsiye ediyorum. Bu yanlışı savunmanın bir anlamı yok."
'İDLİB'TE ANLATILAMAZ BİR İNSANLIK DRAMI VAR'
Türkiye'nin bölgedeki varlığının hem Türkiye'nin güvenliği, hem Suriye'nin toprak bütünlüğü ve mazlumların güvenliği açısından çok önemli olduğunu söyleyen Destici, şöyle konuştu:
"İdlib hem Suriye hem de Türkiye açısından çok önemli ve kritik bir bölge. Sadece İdlib denince bir şehir akla gelmemeli. Burası bir vilayet. Bu kente bağlı şehirler, kazalar, köyler var. 4 milyonluk bir nüfustan bahsediyoruz. Maalesef emperyalistlerin dünyada oluşturduğu algıyla ve Esed rejimi ile birlikte sanki İdlib'de yaşayan insanların tamamı teröristmiş gibi bir hava estirilmeye çalışılıyor. Burada yaşayanların tamamına yakını neredeyse masum sivil insanlar, bunların üzerlerine bomba, kurşun yağdırılıyor. Bazı dönemlerde binlerce masum sivil kadın, çocuk, insan hayatını kaybediyor. İdlib'de inanılmaz, dayanılmaz ve anlatılamaz bir insanlık dramı var. Aslında gözlerin oraya çevrilmesi gerek. Bosna'da yaşananların bir benzeri orada yaşanıyor. Türkiye bunun için orada. Yapılan anlaşmalara ve mutabakatlara uyulmadığını görüyoruz. 'Bizim Suriye'de ne işimiz var' diyenler şunu bilmelidirler ki eğer biz bugün Suriye'de olmasaydık, orada bir PKK/PYD devleti çoktan kurulmuştu. 4 milyon değil belki şu anda 8-10 milyonluk bir mülteciyle karşı karşıyaydık. Türkiye'nin oradaki varlığı hem bizim güvenliğimiz hem de Suriye'nin toprak bütünlüğü, Suriye'deki mazlumların güvenliği açısından çok önemli. Biz asla orada geri adım atmamalı sonuna kadar bu mücadeleyi götürmeliyiz."DHA